Google+ Hedino Meşeliği Gezisi (27.05.2012) - Seyyah-ı Sohbet

27 Mayıs 2012

Hedino Meşeliği Gezisi (27.05.2012)

 Yıllardan beri uzaklardan baktığımız hedino meşeliğine gitmeyi çok istiyorduk.
 Çevrede anlatılanlara göre içinde kurtlar, çakallar, ayılar doluydu. Bu söylentilere inanmıyordum. Çünkü söyleyen kişiler oraya hiç gitmemişlerdi. Merakımı gidermek için oraya gitmem lazımdı. Tabii ki arkadaşlarım da benim gibi merak ediyordu.

Şunu daha büyük bir haritada görüntüle: Hedino meşeliği seyir  Haritayı Google Haritalarda görmek isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.
    Karakaya Barajında başlayacak yolculuğumuz köklükaya, Örencik, Uzunkoru, Teluşağı, Bölünmez, Deredüzü köylerinden geçerek haritada mavi çizgi ile işaretli olan rotanın başlangıcına kadar araçla devam edecek. Mavi çizgi ile belirtilen rota boyunca yürüyerek ilerlemek ve meşeliğin ucundan Karakaya Barajının fotoğrafını çekmek ve harika bir manzara olacağını düşündüğümüz bölge de yemek ve ardından semaver de çay içmek...
Haritayı Google Haritalarda görmek isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.

27 Mayıs günü sabah 06:00'da minibüsle hareket ettik.

Yolda durup Karakaya Barajının fotoğrafını çekiyoruz.










Sabah art arda yaşadığımız aksiliklerle yola çıktık. Meşeliğin içinde yol bulmak için akıllı telefonunu kullanacağımız arkadaşımız, gelemeyeceğini gece mesaj atarak bildirmişti. Bir kaç km yol aldıktan sonra google earth'dan yazdırdığımız haritaları unuttuğumuzu fark ettik. Geri de dönmeyip yolumuza devam ettik. Yolumuzu bulabileceğimize emindik. Ama gitmek istediğimiz buruna döneceğimiz noktayı bulmamız zordu.
Yolda akan birçok şelaleden biri..
30 dk'lık bir yolculukla Köklükaya köyüne varıyoruz. Ayrıca kullandığımız kötü kalitede stabilize yol haritalarda görünmüyor.Saim yıldız'ın evine konuk oluyoruz.
 Kahvaltı hazır. :)

Hemen sofraya kuruluyoruz.


























Doğal Kahvaltı ile doğanın verdiği mutlulukla uçmaya başlayanların yüz hali...






Yolda karşılaştığımız ve çikolata ikram ettiğimiz çocuklar.

Engin Yıldız'ın rehberliğinde hedino meşeliğine doğru yola çıkıyoruz.Erdemler köyüne varmadan sola dönüyoruz. Dereye doğru yol alıp resimdeki köprüden geçiyoruz.

   Köprüyü fotoğraflamak için araçdan inmiştik ki yanımızdan geçen bir beyaz atlı bir arkadaşla sohbete koyuluyoruz. Ben sahibine çikolata ikram ederken abdulkerim ata çikolata ikram etti. :)


   Engin Yıldız'ın uyarısı ile köprünün az ilerisinde mısır öğüten bir su değirmeni olduğunu öğreniyoruz.



Mısır öğütülen eski su değirmenini görmemek olmaz diyerekten değirmenin sahibini aramaya koyulduk.
Kısa bir uğraşla değirmenle ilgilenen kişiyi bulup değirmenin içini fotoğrafladık.

Aşağıdaki resimde görülen kahverengi malzeme; çınar ağacından yapılmış öğütülmek istenen mısır bu depoya dolduruluyor ve taşın dönmesi ile oluşan titreşimlerle, mısırlar depodan taşın merkezindeki borudan iki taşın arasına gidiyor. İki taşın arasında ezilerek öğütülen mısır, taşın yan yüzeyinden dışarı çıkıyor. Tabii ki değirmenden geçen suyun debisi ayarlanarak değirmenin hız ayarı yapılabiliyor.









Sonunda Google earth'dan resimlerini görerek varlığından haberdar olduğumuz Karagöl'e geldik.




Manzarayı çok beğenen abdulkerim çöküyor gölün kenarına ve buraya bir daha gelip çadır kurmak istiyor.














Gölden biraz uzaklaşmıştık ki yolun sağında bulunan dağın uşkunlarla dolu olduğunu gördük. Uşkunlar bu zamanda kartlaşmış olurlardı. Ama yine de bir umut diyerekten araçtan inip uşkunları kontrol ediyoruz. Tüm uşkunlar odun gibi ve yaprakları kocaman.

   Hafiften başlayan yağmurdan korunmak için uşkun yapraklarını  şapkemsiye gibi kullanıyoruz. :)

Hedefimiz uzaktaki ormanın en solundaki sırt


   Hedino meşeliğinin içine giren yolu bilemediğimizden yoldan gidip kaybolma riskini göze alamadık ve daha önce çevresini dolaşan yoldan giderek, Google Earth'da çizdiğim rotada ilerleyecektik. Haritaları unutmuştum ama birkaç gün çokca baktığım için yola ve yürüyüş parkurumuza en yakın noktayı unutmamışım. En yakın noktayı kolayca bulup, aracı yol kenarına park ettik. Engin'in oğlu da yanında olduğundan dolayı onları aracın yanında bıraktık ve biz meşeliğin içine daldık.
   Kerim grubun koruculuğunu yapacak. :)


Aracı bıraktığımız yerden hemen sonra çok sık bir ormanın içine giriyoruz.


Ormanda rastladığımız güzel bir çiçek.

 


Sık ormandan çıkıp kayalık bölgede keklik gibi sekmeye başlıyoruz.

Sarı çiçeklerle kaplı alanda fotoğraf ve su molası veriyoruz. 

Birde otomatik çekim için ayarladığım makinanın gözünden görelim.

Biraz ilerlemiştik ki bu tuzağı gördük. Resimde gördüğünüz çalı çırpının ortasında kalınca kazıklar var. Bunun su arayan domuzlara karşı kurulmuş tuzak olduğunu düşünüyoruz.

Biraz daha ilerleyince şaşakalıyoruz. Çok tehlikeli bir yer olduğu söylenen meşeliğin içinde ağıl ve birkaç ev görüyoruz. 



Gayet güzel manzaraları yerlerden geçiyoruz.





Enerji molalarımızdan birindeyiz. Ülker çikolatalı gofret yiyoruz. :) Bu enerji molamızda farkediyoruz ki; manzarayı seyretmek için gitmemiz gereken buruna sapacağımız noktayı epey geçmişiz.Neyse olan oldu diyoruz. Geceye kalmamak için ve tehlikeli durumlar oluşmaması için en geç saat 14:00 de geri dönüş yoluna girmiş olmamız gerektiğini kararlaştırmıştık. Çünkü ne kadar yol alacağımızı ve nelerle karşılaşacağımızı bilmiyorduk. Daha önce geri dönüş için belirlediğimiz zamana çok var diyerekten biraz daha yol almak istiyoruz.



Biraz daha yol alıyoruz ve görüyoruz ki yol büyük bir bir hilal şeklini alıyor.Hemen sağa dönerek kuzeybatı kısmında bulunduğumuz tepenin güneydoğusuna geçmeye çalışıyoruz. Tabii ki yol olmadığı için sık ormana giriyoruz ve deyim yerindeyse ormanı yara yara ilerliyoruz.


Sonunda tepenin öbür yüzüne geçiyoruz. Gölyurt bucağını görmeye başlıyoruz. Adıyaman'a bağlı Gölyurt jandarma karakolundan görülme ihtimalimize karşı jandarma karakolunu telefonla arayıp, kim olduğumuzu ve orman yürüyüşü yaptığımızı bildiriyoruz.














   Yemek ve çay molası verdiğimiz yer. Herkesin bir kaç tabak yemek getirdiğini görüyoruz. Yaklaşık 20 kişiyi doyuracak yemeğimiz olduğu ortaya çıkıyor. 
   Sarmalar, dolmalar, kurabiyeler, kekler neler çıkmıyor ki çantalardan. Yemeğimizi yedikden sonra, semaver de çayımızı da içiyoruz.


Ve geri dönüşe başlıyoruz.





Yürüyüşümüzde ki yüksek temponun verdiği yorgunlukla molada yere uzandım.



   Meşeliğin içinde oluşturulmuş bir gölet. Su kaynağı görmediğimiz meşelikde beslenen hayvanlar için köylüler tarafından yapıldığını zannediyoruz. Suyun içinde bolca kurbağa var. Kurbağalar örgütlenip çok sesli koro kurmayı ihmal etmemişler.





 Dönüş için araca çok yaklaştık. Yüksek tempolu yürüyüşün ardından ve son 2 km'yi susuz yürüdüğümüzden son anlarda zorlanıyoruz.

   Birçok vahşi hayvanın yaşadığı söylenen meşelikde gördüğümüz ineklerin yanısıra iki adet kaplumbağa ile karşılaştık.
   Geri dönüş yolunda hedino meşeliğinin giriş yolunu görüyoruz.


Geri dönüş yolunda karşılaştığımız çığ akıntısından kalan buzul. Sabah zaman kaybetmemek için burada durmamıştık akşama uğrarız diye karar almıştık.
   Hedino meşeliğine sonbaharda bir daha gelmek için sözleşiyoruz. Yıllardır uzaklardan baktığımız yeri keşfetmenin verdiği hazla meşelikden ayrılıp eve dönüş yoluna koyuluyoruz.Bir dahaki seferde çadırlı kamplı bir gezi isteğiyle herkes yanıp tutuşmaya başlıyor.

4 yorum:

  1. Yazı oldukça akıcı sıkılmadan okudum. Manzaralar çok güzel. Bazı fotoğraflarda bende yer almak isterdim. Heveslendirici bir gezi olmuş :)

    YanıtlaSil
  2. Alpaslan bu kara göle bisikletle gitmeyi çok isterim kenarında da bir gece kamp yaparız harika olur, bir ara planlayalım arkadaşım. güzel bir gezinti olmuş çok selamlarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçen haftasonu yanından geçerken baktığımda hala bahar gelmemişti. Kamp için harika bir yer. Ben de kamp yapmak için zaman ve ekip kolluyordum. Birlikte kampa sevinirim. Selamlarumla.

      Sil