Google+ Pedallayarak Gürcistan 2.Gün 2. Bölüm (30.07.2014) - Seyyah-ı Sohbet

30 Temmuz 2014

Pedallayarak Gürcistan 2.Gün 2. Bölüm (30.07.2014)

Ticaret merkezi fotoğrafını çektikten sonra basıyorum pedala akhalaki yol ayrımına gelince, pek mantıklı olmayan bir yol bölünmesi ile karşılaşıyorum. Gezimde devamlı kullandığım ve çok başarılı bulduğum Osmand adlı çevrimdışı haritalara sahip android programını açıyorum.


 Kavşaktaki Borjomi çıkışını buluyorum. Devam ediyorum. Gezimde kullandığım sony kamera, yaptığım çekimleri kimi zaman kayıt etmiyormuş. Dolayısyla çok fazla resim kaybettim.
Hemzemin geçitte demiryorlu işçileri.


Tsinisi'ye ulaşıyorum.

Karede ben de olayım. 

   Yol kaplaması çok harika çift taraf ağaçlarla kaplı. Keyif içinde yavaş yavaş pedal çeviriyorum.
   Zikiliani geride kalıyor ve Agara'ya ulaşıyorum ve yol kenarındaki bayan bakkaldan akşam için ekmek,yumurta ve domates alıyorum. Yakında bir yerde çadır kurabilirmiyim diye soruyorum. Bakkalın karşısındaki boş alanı gösteriyorlar.Yola yakın olduğunu ve araçların gürültüsü olacağını anlatıyorum. Tabii ki seslendirme ve pandomim kullanıyorum. Çok sıkıştığımda google çeviriyi kullanıyorum. Daha güvenli ve sessiz bir yer soruyorum yok diyorlar. Her neyse yola devam diyorum. Daha karanlığa çok var. Pedallamaya devam.
  Saat 17:00 gibi Atskuri'ye ulaşıyorum. Yağmur bulutları yaklaşıyor. Bir an önce geceyi geçirecek bir yer bulmalıyım. Birkaç km önce de gördüğüm Nino-Giorgi Guesthouse tabelasının sokağı işaret ettiğini görüyorum. Gece orada kalabilirim diye düşünüyorum. Tabelanın gösterdiği sokağa giriyorum.

Çok kötü bir yolda ilerliyorum, yoldaki elektrik sayaçları dikkatimi çekiyor.

Yol çatağına geldiğimde,hangi yoldan gideceğimi kestirirken yanıma Nino yaklaşıyor. Guesthousenin yerini gösteriyor.
Burası iki katlı bir ev. Avlu kapısından içeri giriyorum ve küçük bir köpek etrafımda hırlıyarak havlamaya başlıyor. Nino diye bağırıyorum. Az sonra evden bir genç kız çıkıyor. İngilizce konuştuğumu anladığında annesi olduğunu tahmin ettiğim bayanı çağırıyor. Bir gece kalacağımı ve yemek istemediğimi söylüyorum. 50 Lari diyor. Turist gelmiş kazıklayalım havasında oldukları belli.
-Çok fazla. Düş aşağı sadece duş ve yatak istiyorum.
Kız annesine taktik veriyor. 30 Lariden aşağı verme gibi birşey söylüyor..
-30 Lari
-15 Lari diyorum.
Olmaz diyor. Dönüp çıkıyorum. Tekrar yol kenarına geliyorum. Yağmur başlıyor. Marketten 2 poşet alıp seleye geçiriyorum.

   Marketten 2 tane gazoz alıyorum Biri armutlu, diğeri tarhun otlu. Tarhun otlunun tadını beğenmiyor çöpe atıyorum.
   Az sonra yanıma guesthouse'un oğlu mercedes araba ile geliyor. Belli ki müşteri kaçtı yakalayalım diye düşünüyorlar. Ne kadar kalacaksın ve kaç para olsun diyor. Ucuza da verse kalmak istemiyorum. Bir gece kalacağım ama 5 Lari verebilirim diyorum. 5 Lariyi duyunca yüzü tuhaf oluyor ve olmaz işareti yaparak gidiyor.
   Yolun karşısında, mercedes araç içinde 40 yaş civarlarında biri bana bakarak gülüyor ve bir yandan da bira içiyor. Çok kurnazsın gibi işaretler yapıyor. Gülüşüyoruz.
   Android cihazımdan osmandı açıyorum. Çevreyi incelemeye başlıyorum. 6 km ileride Kharagauli ulusal park işareti görüyorum. Hadi canım diyorum. Yine dört ayak üstüne düşme pozisyonundasın diyorum içimden. Google maps açıyorum ama orada işaret göremiyorum. Yanımda duran adama soruyorum. Orada bir park olduğunu doğrulama işareti yapıyor.
   Yağmur diniyor ve basıyorum pedala. Haritada gösterilen yere yaklaşınca yoldaki adama kharagauli national park diye soruyorum. Eliyle 2 işareti yapıyor. Demek ki osmand doğru gösteriyor. 200 metre gittikten sonra haritadaki yol sapağına geliyorum. Ama yüksek tren rayı var. Yol atlaması da göremiyorum. Tren raylarından zorda olsa bisikleti geçiriyorum ve bozuk stabilize yolda ilerlemeye başlıyorum.

Kharagauli ulusal park girişinin videosunu çekiyorum.

Korucu Zura beni karşılıyor. Ama ortak dil olmadığı için anlaşamıyoruz. Çadır var mı? işareti yapıyor. Var diyorum. Anlaşamıyoruz.

   Arkada şarkı söyleyen gençlerden Zviad geliyor. Bir kaç kelime ingilizce biliyor. Az çok anlaşıyoruz. Benden orada yatabilmem için bir belge istiyorlar. Anladığım kadarıyla borjomiden almam gerekiyormuş. Ben bilmiyorum. Bu gece burada yatmak istiyorum diye bastırıyorum. Tamam çadırı buraya kur diyorlar.
   Çadırı kuruyorum ve Zura'nın fotoğrafını çekiyorum.

  Gördüğünüz gibi harika bir yer. Burada yürüyüş parkurları varmış ve insanlar buraya ormanın bakirliğinden dolayı trekking yapmaya geliyorlarmış. Atların fiyatını soruyorum. 60 Lari ödeyerek bir gün gezebiliyormuşsunuz.

Çadırımı kurduktan sonra zura el işareti ile bisikletimi alıp onu takip etmemi istiyor. Bisikleti depoya bırak işareti yapıyor. Bırakıyorum ve depoyu kilitliyor. Arkada içki içip eğlenerek müzik yapan gençler için tedbir aldığını anlıyorum.

   Tekrar çadıra dönüyorum. Çadırımın yanından geçen derede temizliğimi yapıyor ve terliklerimi giyiyorum. Hava kararıyor ve gençlerin gürültüsü daha da artmaya başlıyor. Artık sarhoş olmaya başladıklarını seslerinden anlıyorum. Çantamdaki barbunya pilakiden birini açıp yemeye başlıyorum.
-Efendi! Efendi!
Dışarı temkinli çıkıyorum.
   Tarzan ingilizcesi ile bisikletimi istiyor. Atskuri'ye evine gidecekmiş. Olmaz diyorum. Bisikletimin özel olduğunu düşebileceğini anlatıyorum. Biraz üsteliyor ama dik durmaya devam ediyorum ve gidiyor. Diğer arkadaşları da geliyor ve kamp alanını terk ediyorlar. Zura etrafı kolaçan ediyor ve kapıyı kapatıyor.
      Canım çay çekiyor. Korucu kulubesine doğru elimde bardakla sıcak su almaya gidiyorum. Zura beni Sofraya davet ediyor. Sofra davetine icabet etmemek ayıp olur diye düşünerek oturuyorum. Zura kettle'da benim çay için sıcak su ısıtıyor. Sofrada Ramini adı korucu da var. Benim çay içeceğimi öğrenince,
-Türko çay içme gibi birşeyler söylüyor ve şarabı çıkarıyor.
Meğerse sofra normal sofra değil demlenme sofrasıymış. El işareti ile içmeyeceğimi söylüyorum. Biraz üsteliyor. Zura gürcüce onunla konuşuyor ve Ramini ısrarı bırakıyor. Gördüğünüz gibi elektrik güneş enerjisinden sağlanıyor.

Korucu kulubesinin birkaç fotoğrafını çekiyorum.

Şu iki sandalye sofra oluyor.

 Birkaç dakika sonra Çek cumhuriyetinden Lenka ve stanislav odaya giriyor. Kare tamamlanıyor desem yeridir. Başlıyor muhabbet... Ben ve Lenka ingilizce konuşuyoruz. Lenka çekceye tercüme edip Stanislav'a aktarıyor. Stanislav Rusçaya çevirip koruculara aktarıyor. Korucularda kendi arasında Rusça ve Gürcüce konuşuyor. Anlayacağınız masada 4 dil konuşuluyor. Lenka ve stanislav, 3 günlüğüne trekking yapmaya gelmişler. İnternetten buup yazdırdıkları haritaya bakıyoruz. Ulusal park'da yarın yapacakları yürüyüşü anlatıyor. Üç günlük bir rotada yürüyeceklermiş.Haritaya bakılırsa bu park bir cennet gibi duruyor. Yaban hayvanlarını gözetleme yerleri, korucu kulubeleri ve çadır kamp alanları dahi belirtilmiş.
  Zura'ya yöneltmesi için Lenka'ya birkaç soru yöneltiyorum.
Zura'nın burada geçici çalıştığını ve sigorta, emekli maaşı gibi bir sosyal haklarının olmadığını öğreniyorum.
  Saat gece yarısını geçiyor. Bir ara dışarıdaki at huysuzlaşıyor ve ufak ufak kişnemeye başlıyor. Zura camdan dışarı zıplıyor ve etrafa göz gezdiriyor. O kadar içkiyi içip ve camdan o şekilde atladığına hayret ediyorum. Lenka Gürcülerin çok fazla içmesine karşın devrilmediklerini ve buna da kendisinin şaşırdığını söylüyor. Gürcülerin şarap içerken dua eder gibi bir dakikaya yakın konuştuktan sonra şarabı içtiklerini görüyorum. Lenkaya soruyorum. Gürcülerin şarap içerken dua ettiklerini söylüyor.
   Bu muhabbet olurken Ramini bana dönüyor ve Rusça konuşuyor.(Stanislav çekceye çeviriyor. Lenka'da ingilizceye çeviriyor.)
-Aslan çocuğun var mı?
-Var.
-Kaç tane var?
-2 tane
-Kız mı? Erkek mi?
-Kız.
-Kaç yaşında?
-8
-O çocuğuna içelim.
 Dedikten sonra bir de bir dakikaya yakın dua ediyor ve kadehleri kaldırıp içiyorlar. Ben de çayımdan bir yudum çekiyorum. :) Ramini çayımı gösteriyor ve gülüyor.
   Lenka anlatıyor. Az önce bunlar senin çocuğunun şerefine içtiler. Devam ettikçe 77 sülalelene içerler diyor. Gülüyoruz. Lenka'da inanılmaz insanlar olduğunu söylüyor. Gerçekten de çok cana yakınlar.
   5 Litrelik şarap bitiyor ve Ramini ayaklanıyor. Jiple eve gidip şarap getirecekmiş. Lenka'ya diyorum,
-Bu nasıl araba sürecek?
-Onlara birşey olmaz diyor.
   Harbiden de adam çakı gibi kalkıp gidiyor ve yıldırım hızıyla geri dönüyor. Ben hayretler içindeyim. Durun diyorum bu anın fotoğrafını çekmeliyim.

Saat 03:00'a yaklaşıyor. İçilen içkiler tesirini gösteriyor. Ramini ve stanislav'ın fotoğrafını çekiyorum.

Ramini coşuyor, Lenka ve Stanislav'la beraber fotoğraflarını alıyorum.

Lenka fotoğrafımızı çekiyor. Ramini uçuşlarda. :)

Ramini başlıyor hepimize sarılmaya. Herkesle sarılıp evine doğru yol alıyor. 

Korucu kulubesinden ayrılıp çadırıma uyumaya gidiyorum. Sabah acaba kaçta uyanacağım diye aklımdan geçiriyorum. Uyku tulumuna girip uyuyorum.

Pedallayarak Gürcistan Macerası Devam Ediyor...

Önceki Gün için Buraya Tıklayabilirsiniz.                   Sonraki günkü yazım için buraya tıklayabilirsiniz.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder