Google+ Pedallayarak Gürcistan 12. Gün Tskhunkuri - Lentekhi (09.08.2014) - Seyyah-ı Sohbet

9 Ağustos 2014

Pedallayarak Gürcistan 12. Gün Tskhunkuri - Lentekhi (09.08.2014)

  Dün gece Dato(David) ve benim karşılıklı sorularımız sonucunda uzun uzun sohbet ettik.
   Bulunduğumuz köyün adını sorunca Çuğunğuri dedi. ( "Ğ" harfini gırtlaktan çıkan meşhur sesi tanımlamak için kullandım.
Haritaya baktığımda Tskhunkuri yazıyordu. Haritayı ona gösterdim. Eliyle boş ver gibi bir işaret yaptı.

   Eğer David'in dediği gibi ise, tabelalarda kullanılan seslendirmeye uygun yazı ile; Chukhunkhuri (Gürcüce'de "kh" harfi gırtlaktan "ğ" harfini veriyor.) olması gerekirdi. Kafama takıldı tabii. Biraz karıştırınca David, elini göğsüne vurarak Abkhazi (Abğazi) dedi. Gürcüler kelimelerin sonuna i harfini koyuyor. Böylece Gürcüce oluyor. Abhaz'ca ile Gürcü'ce kelimeler arasında ses sorunu olduğu anlamını çıkardım.

Rampa çıkarken zorlanmamın sebebini zincir olabileceğini ve yağsızlıktan kaynaklandığını düşünerek David'ten "Zeti" diyerek makine yağı istedim. Makine yağı yoktu ama bana 2 zamanlı motor yağını bir şişeye doldurup verdi. Zincire biraz sürdüm.

   Dün gece, saatin kaç olduğunu bilmediğim bir saatte çatı sacına vuran aşırı yağmur sesiyle uyandım. Gözlerimi açamasam da beynim açık olarak dinleniyorum. Çatının sac olması sebebiyle çatıya düşen yağmur taneleri büyük gürültü yapıyordu. Gelen sesten anladığım kadarı ile yağmur taneleri oldukça iriydi..
   Bir ara yakınlarda patlayan yıldırım sesiyle biraz daha uykum kırıldı. David'in davudi sesiyle(Bu arada David ismi de Davut demek) "ASLANNN ASLANNN" (Gürcistan'da tanıştıklarım adım olan Alpaslan'ı söylemiyorlar ve Aslan diye sesleniyorlardı.)  diye yüksek sesle bana seslenmesiyle uyandım. "Da"(Rusça;Evet) diye cevap verdim. Aslan diyerek eliyle prizi gösteriyordu. Yatağımdan kalkınca, prize taktığım şarj cihazının priz kontaklarıyla ark yaptığını duydum. Şarj cihazının fişini çekip taktım. David'e dönüp "OK" dedim. Devid bir şeyler söylese de anlamadım. Eliyle, tamam işareti yaptı. Ben de elimle tamam işareti yaptım. David, iki elini birleştirip yüzüne yaslayarak yat işareti yaptı. Ben uyku tulumununa girdiğimde, o da evin dışına çıkarak balkonda, kapının yan tarafında yere oturarak sırtını duvara yasladı. Sigarasını yaktı. Sokak lambasından sızan ışıkla aydınlanan balkon, arasıra yıldırımlar ve şimşekler eşliğinde daha fazla aydınlanıyordu.
- Melde veya Melda diye giden sevgilinin ardından seslenen bir ses tonuyla inlemeye benzeyen şekilde bağırıyordu. Sanırım artık sarhoş olmuştu. Belki de giden karısının adını sayıklıyordu. İnsanın yalnız yaşaması ne zor bir şey diye düşündüm. Buralarda tercümanlık yapabilecek birileri olsa ne iyi olurdu. Hayat hikayesini duymak isterdim. Bu düşüncelerle uykuya daldım.

   Saat 8 gibi uyandım. Şarj cihazlarımı toplayıp, aşağıya indiğimde David'i bahçede gezinirken gördüm. Anlaşılan fazla uyumuyor da. Dün gece yağan yağmur her tarafı yıkamış. Çimenlerin üstünda su damlaları var. Ortam harika, rüyalardaki gibi yemyeşil. David beni görünce, bahçedeki çeşmeyi işaret etti. Çeşmede yüzümü yıkadım. David'de kahvaltı için sehpayı dışarıya çıkardı ve yiyecekleri getirmeye başladı.
   Benim yavaş yemek yediğimi görünce, çekinme ye gibi işaret yaptı. Antalya'ya geldiğini, otelde kafkas halk oyunları oynayarak para kazandığını anlattı. Günde 50 TL kazanıyormuş. Bu rakam Gürcistan için çok güzel bir rakam.
   David fazla yemek yemeden, bir kaç bardak şarap içerek masadan kalktı. Ben biraz daha yemek yiyerek masayı toplamasına yardım ettim.
   Çantalarımı toplarken, bir poşet içinde yarım kilo kadar fındık getirerek almam için ısrar etti. Biraz sonra bir parça peyniri poşete koymuş olarak geldi. Yine çantama koydu. Şeker dolu olan pet şişemi ağzına kadar toz şeker ile doldurdu. Yaptıklarını görünce, ah be insan her yerde insan diyorum. Ayrı bir dini inanışa, ayrı bir kültüre, ayrı bir dile, ayrı ayrı olsak da iyi insanlar her yerde aynı diyorum. Hiç tanımadığı bir insanı evine aldı, yatırdı ve besledi. Bu yaptıkları beni derinden etkilemişti.

  Bunlar da David'in tavukları, Yumurta taşıma kutuma bu tavukların yumurtasından bırakmıştı.

Bu da David'in evi.

Vedalaşma anı geldi çattı. Bu fotoğraftan önce, cebimden 30 Gel çıkarıp cebine koymaya çalıştıysam da bizim yaptığımız gibi; hayatta olmaz.Alamam gibi hareketler yaptı ve parayı eliyle iteleyip cebime koydu. Ben de para çok dedi. Benim bir evim de Tsqaltubo'da var. Wolkswagen arabam var dedi. Ben burada dinlenmeye geliyorum. Bunları işaretlerle yaptı. Zaten beden diliyle anlaşma en güzeli değil miydi?
   Sıkı sıkı 3-5 kez birbirimize sarıldık. Gidişime üzüldüğü yüzünden belli oluyordu. Ben ise böyle bir insanı tanımakla mutlu olmuştum.

  Biraz sonra bir minibüs geldi ve arka kapısını açarak kenarda bekleyen 8 kadar bayana un vb. erzakları vererek gitti. 50 kg un çuvallarını bayanlar sırtlayıp götürdüler. Etrafta erkek yoktu. Un çuvallarının üzerinde üretici olarak Azerbaycan gözüküyordu.

   David'den ayrılarak Lentekhi yoluna koyuldum. Az ileride dün gittiğim bakkalın önüne gelince bisikletimi bırakıp karşıya geçtim. Yukarıya doğru giden bir bisikletli beni görünce dönüp geldi. Sanırım konuşmaya cesaret edemedi veya bayrağı görünce vazgeçti. Tekrar geri Lentekhi yoluna devam etti.  

   Bakkala girdiğimde, bakkaldaki kız Hamlet okuyordu. İçimden hadi canım dedim. Bu köy yerinde Hamlet haa! Gamarjobar diyerek selamladım. Elimle göğsüme vurarak Alpaslan dedim. Elimle onu gösterince Natia dedi. Bir lari ödeyerek bir ekmek aldım. Birlikte bir özçekim almayı da ihmal etmedim. Bakkal dediysem de gördüğünüz gibi raflarda çok az ürün var.

Bakkaldan çıkıp virajı döndükten sonra bahçelerden dev köpekler havlayarak bana doğru gelmeye başladılar. Allah'tan bahçe korkulukları vardı da bana ulaşamadılar. Eğer köpekler bana yaklaşırsa, köpeğin geldiği tarafın aksi tarafından bisikletten inip, ani refleks verebilecek durum alıp hareketsiz bekliyorum.
  Yol kenarında çamura yatmış bir domuz. Ağızlara sakız olmuş ve verdiği sözü tutmamak için çırpınanlara söylenen "Çamura yatma" lafı aklıma geliyor. Çok pis koktuğundan fotoğrafı, bisiklet üzerinde hızlıca çekip hemen uzaklaştım.

  Bakkaldan çıkalı 20 dk kadar oldu ama ben hala 1 km kadar yol aldım. Saat 10:00 suları güneşin etkisini göstermesiyle aşırı nemden yol alamıyorum. Tişörtüm, pantolonum komple ıslandı. Alnımdan su gibi terler akıyor, Kafamdaki, kafa bandını çıkarıp terimi siliyorum.. İlerlemeyi bırakıp fotoğraf çekiyorum.

  Şu manzaraya hayran olmamak elde mi?


Lentekhi'ye doğru giden bir minibüs, korna çalarak selamlıyor. Ben de elimi havaya kaldırarak selamlıyorum.

  Minibüs'den selam veren genci fotoğraf kareme sığdırıyorum.

Aşağılardan bir adam keçileriyle geliyor Yanımdan geçerken el sallıyor. Ben de gamarjobar diye selamlıyorum..

   Heybesinden iki tane elma çıkararak bana uzatıyor. Anın fotoğrafını alıyorum.. Hiç tanımadığın yoldan geçen bir insana bir şeyler vermek....

  Yol üstünde ölen kişi anısına bir anıt.

  Tepeye çıkınca, elma veren adamı görüyorum. Eşi ve dört çocuğu varmış.  Bu sayıda çocuğu olanı ilk defa gördüm. 10 ineği ve 20 keçisi varmış. Anıtta Sovyet zamanında dikilmiş olmalı.

  Yol kenarında beni görünce koşturan domuz yavruları.

 İnekler bütün yollar bizim dercesine sıcak asfaltta yatıyorlar. İnekler nemden dolayı çimenlerin üzerine uzanmıyorlar.

 Bir km kadar sonra Dzedzile köyünün otobüs durağında oturanları görüyorum. Gamarjobar deyip durakta yere oturuyorum. Ortada oturan kişi Antalya'ya elma toplamaya gelmiş. Günlük yevmiyesi 30 Tl imiş. Türkçe biliyor. Diğerlerine de tercümanlık yapıyor. Biraz Türkiye'yi sordular. Ben cevaplıyordum. Türkçe bilen adamın Türkiye'yi överek anlattığı ses tonlamaları ve mimiklerinden belli oluyordu.
  Etraftaki ağaçların cinsinisordum. Kestane ormanıymış. Balın kilosunu ise 30 Lari dediler. Fiyata aklım yatmadı. Alacağımı düşünerek fiyatı şişirdiklerini hissettim.

   Yakınımıza domuzlar geldi. 20 kadar yavru önde gelen domuzu emmek için vücuduna yaslanıp domuzu yere devirdiler. Yavruların her biri bir memeden emmeye çalıştı. Nasibine meme düşmeyen diğer yavrular arkadan gelen anaç domuzu devirip süt emmeye başladılar. Anlaşılan domuzlar her önüne gelenden süt emiyorlar.
   Son zamanlarda ülkemizde tartışmaları yaşanan anne sütü bankası olayı aklıma geldi. Senin de aklına durmadan bir şeyler geliyor. dediğinizi duyar gibi oldum. Yıllardır aklınızda biriken soruların cevabını bazen sizden uzaklarda buluyorsunuz. Bu tura çıkış amaçlarımdan biri de aklımdaki soruların cevabını bulmak olduğunu da hatırlatayım.
   Domuzlar yanımıza yaklaştığında kokudan dolayı yoluma devam ettim.

  Şu yeşilliklere bak. Allah herkesin rızkını gönderiyor. Buradaki ineklerin payına bu güzel yeşillik düşmüş.

Yol inişe başladı. Bisikleti aşağı doğru salsam mı?

Nereye daha böğürtlen yiyeceğiz. Tatları mı? Harikaydı.

Böğürtlenlerden sonra dayanamadım. Bisikleti aşağı doğru hızla bıraktım. Ama manzarayı da kaçırmak istemiyorum.

Gvedi'ye geldim.

 Bir kaç fotoğraf çektim. Telefonumdan ileride çeşme var mı diye baktım. Polis karakolu yanında çeşme görünüyor.


   Köyden buraya kadar yaklaşık 10 km başaşağı indim. Çok fazla sürat yapmayıp manzarayı seyrederek aşağı indim.
   Polis merkezi yanındaki çeşmeye geldim. Elimi, yüzümü yıkadım. Burada nem fazla yok. Hafiften serin de diyebiliriz. Kafkas dağlarında eriyen buzulların oluşturduğu Tskhenistkali ırmağı çevrenin ısısını düşürüyor. Buradan sonra kafkasların içine doğru girdiğinizi iyice anlıyorsunuz. Nehrin gürültüsü artık gelmeye başlıyor. Biraz dinlenip etrafı seyrettim. Yanımdaki ekmeğin arasına tahin sürüp yiyorum. 
  Polis merkezine doğru baktığımda bir polisin bana doğru baktığını gördüm. El sallayarak selam verdim. Dışarı çıkarak yanıma geldi. Çok iyi ingilizce biliyordu. Neden geldiğimi sordu. Verdiğim cevabın onu tatmin etmediği yüzünden belli oluyordu. Gürcistan inanılmaz bir ülke. 12 Gündür Gürcistan'dayım. Artık ben de Gürcistan'lıyım. dedim. 
-Kafkas dağlarının güzelliğini, ushguli ve mestia'yı görmeye geldim. Ayrıca sizin kültürünüzü çok merak ediyorum. dediğim de keyfi yerine geldi. 
-Svan'lar seni çok sevecek. Evlerine davet edecekler. Korkmadan gidebilirsin.
 Sohbet dönüp dolaşıp bisiklet fiyatına geldi. Bisikletin üstündeki parçaların fiyatını tek tek sordu. Fiyatları kafasından toplandığı farkettiğim de bana dönmüş ve ıslık çaldı. Oooo. Çok para gibi laflar etti. Türkiye için fazla değil dedim. Fotoğrafı bana göndermeyi unutma dedi. Ben de Facebook'a atıp Ghvedi police station yer imi atacağımı söyledim ve oradan ayrılıp yola koyuldum.

Hafif bir rampa gelince yine zorlandım. Her nedense rampada gitmiyor bisiklet. Durup bir kaç fotoğraf çektim. Arabayla geçenler Gürcü bayrağından olsa gerek korna çaldılar selamlaştık.



  Harika manzara eşliğinde yola devam ediyorum.

Biraz geride asfalt kalitesinin değişmesi ile başka bir eyalete geçtiğimi fark ettim. Bu yol üstü mola yerinde biraz dinlenmeye karar verdim. Az önce bir köprüden geçtiğim için nehir artık sağ tarafta.

  Telefonumdan haritaya baktığımda yakınımda Opitara köyü gözüküyordu.

 Burada alabalık da satılıyordu. Fiyatını Sorduğumda 15 Gel cevabını aldım.

  Lobiani diye adlandırılan, içinde fasulye olan ekmeğe 3 Gel ödedim. Tadı fena değil hatta güzeldi de denilebilir. Sevdim desem doğru olur. Anlaşılan o ki bu bölgede fiyatlar uçmaya başlıyor. Turiste normalin iki katı fiyat çekiyorlar. Burayı işleten kadına buranın neresi olduğunu sorduğumda Raça Lechumi rayonu  olduğunu söyledi. Tiflis'de Kutaisi durağında konuştuğum kişi Svan'ların çok sert insanlar olduğunu söylemişti. Bu bölgede daha dikkatli davranıyorum.

  Gözlüklü olan minibüs şoförü desem. Minibüsle mola yerine gelip 3 litre bira içtiler.  Ardından da votka içtiler. Yollarına devam ettiler. Nasıl? Gözlük, duruş vb, bizim şoförlere benziyor değil mi?

Yola devam ediyorum. Niyetim bu geceyi Tsageri'de geçirmek.

Yol üstünde şelaleye rastlıyorum. Harika bir yer. Gençler şelale yanında oturuyorlar. Geldiğimi gördüklerinde meraklı gözlerle seyrettiler.


Benimle birlikte şelaleye varan adamlar aşağı inip filelerle balık yakalamaya çalıştılar.

Tsageri yolunda devamlı tırmanıyorum. Bunun gibi bir kaç iniş hariç. Yanıbaşınızdaki Nehirin ters istikametinde ilerlediğinizi bilmeseniz düz sanabilirsiniz.

  Yol kenarında terk edilmiş bir bina.

  Yol kenarı anıtlara bir örnek daha

Bir kavşağa geliyorum. Sağ ve solumdaki dağların tepelerinde bulutlar var. Sağ ve soldaki yollar iki ayrı milli parka gidiyor.



Burada biraz dinleniyorum.

Dibi çürüyen direklere böyle bir çözüm bulmuşlar. Direklerin taşıdığı ise 400 voltluk enerji hattı.

 Yolun ilerleyen kısımındaki bu kanyonu görünce heyecanlanıyorum. Böyle bir geçitten geçmek ayrı bir zevk.

Yolda ölen biri için yapılmış bir anıt.


  Kveda Tsageri'ye giriyorum.

Karşıdan gelen genç bayanla çocuğu bana bakıyor. Eliyle selam veriyor. Yanlarında durdum. Çocuğu bana doğru uzatıp cep telefonunu çıkardı. Ama telefonunun şarjı bitmişti. Benim telefonumu uzatıyorum. Çocuğu da gidona oturtuyorum. Bayanın 23 yaş civarında olduğunu tahmin ettiğimden elimle çocuğu gösteriyorum. shvili(şivili=oğul)? Evet anlamında onayladı.

   Yanımdan ayrılırken Gürcistan bayrağını çocuğa gösterip "Sakartvelo" dedi. Bizim bayrağı gösterdim. "Türketi" dedi. Türkiye'nin adı burada Türketi oldu. Svaneti bölgesinin adıyla karşılaştırıldığında eti sahiplik eki olmuş oluyor. Parmağımla bayanı işaret ettim. Elini göğsüne değdirerek Khartveli dedi. Anlaşılan daha Svan bölgesine girmedik.  Bu bayanın yaşına bakılırsa bu bölgelerde evlilik yaşı düşük.

   Tsageri şehir merkezine geliyorum. Bizdeki gibi yoğun bir ticaret yok. Hatta ticaret hiç yok denecek düzeyde. Lentekhi yoluna doğru bir fotoğraf alıyorum. Yanıma gelen 12 yaşlarındaki bisikletli iki çocukla biraz tarzanca sohbet ettik. Bisikleti görünce hemen takas teklif ettiler. Yemedim tabii. :)
 Yan taraftaki bakkaldan 1 litre Nebaghlavi maden suyu alıp içtim. Üstüne de Türkiye üretimi olan mavi renkteki enerji içeceğinden içince, enerji seviyemin yükseldiğini fark ettim. Bu geceyi Lentekhi'de geçirmeye karar verdim.

  Karşıda gözüken tek katlı yapı da 2 bakkal ve bayan kuaför var.

Tüm şehirlerde olduğu gibi burada da polis binası yeni ve camdan yapılmış.


Tsageri şehir merkezinden 50 metre ötede Lentekhi yolundaki kilise. Saatin 17:00 olması ile melodili şekilde çan çalmaya başladı. Video kayıtı da yapmıştım. Kaybettiğim fotoğraflar arasında onlarda sırra kadem bastılar. Çan kulesinde 15 yaş civarında bir genç vardı.


 Çan çalarken Land Rover  marka jipiyle Mamao geldi. Kısa bir bakışla beni süzüp içeri gitti.

Az sonra yine lüks bir jipin içinden pahalı kıyafetli 3 bayan indi ve kiliseye girdiler. Ardından bu bayan geldi. Kiliseye 10'dan fazla bayan gelmesine karşın sadece bir erkek geldi. Gelip giden bitince Lentekhi'ye doğru devam ettim.

 Şehiri terk ettikten 1 km kadar sonra yine bir geçit görüyorum. Yine kayalar kırılarak yol açılmış.  Geçitten hemen sonra gençlerin yola yakın ve az yüksek düzlükte içki sofrası kurduklarını görüyorum. Aklıma vizontele filmindeki ayyaşların sahnesi geliyor. Bunlara bulaşmamak için selam vermeden geçtim.

Ufak bir rampa ile Rtskhmelishuri (hadi gel de bunu oku :) köyüne geliyorum. Köprü de fotoğraf çekiyorum. Etraftaki gençlerde misafirsever bakışlar görmediğim için hemen yoluma devam ettim.

Dağdaki kaynaktan çıkan suları bu şekilde nehire ulaştırıyorlar. Gayet akılcı bir çözüm. Menfezle geçirmekten çok daha iyi.

Süslü mezarlara bir örnek daha ekleniyor.

Svan kulelerine benzayan bir mezar taşı. Üçgen dikkatimi çekiyor.

Mezarlığın diğer tarafı ve küçük bir kilise.

Kvedreshi köyünde kıvrılan yolu döndüğümde, yukarıdan gelen suyun önünün kesilerek gölet yapıldığını ve genç bir bayanın suya atladığını farkettim.

Fotoğraf makinemi çıkarıp fotoğrafını çekerken kenarda duran diğer bayan yanıma geldi. Hello vs. konuşmaya çalışırken yanındaki çocuğu bana doğru uzatıp fotoğrafını çekmemi istedi. Tatlı çocuğun bir kaç fotoğrafını aldım.

Havuzdaki bayan da yanımıza gelmişti ki yukarı taraftan gelen gürültüye doğru döndüğümde kalabalık bir erkek grubunun geldiğini gördüm. Ellerinde bir Kafkas çoban köpeği ve Anadolu çoban köpeği tutuyorlardı. Köpekler birbirlerine doğru hamle üstüne hamle yapıyorlar. Ama tasmaları tutanlar kavgaya izin vermiyorlardı. Yanlarındakiler de ellerini havaya kaldırarak tezahürat ediyor ve ortamı kızıştırıyorlardı. Köyün diğer tarafından da bir tane Anadolu çoban köpeği getirdiler. Getirdikleri Anadolu çoban köpeği ile Kafkas çoban köpeğini dalaştırmaya başladılar.

Ben kenara çekilip uzaktan seyrettim. Anadolu çoban köpeği, Kafkas çoban köpeğinin alt dudağını parçalayınca köpek meydandan kaçtı.

Kafkas çoban köpeği kaçınca iki Anadolu çoban köpeğini dalaştırmaya başladılar. Bu iki köpeğin dalaşmasında kan aktığını ve köpeklerin yenişemediğini gördüğümde çok daha fazla kan akacağını anladım. Köpekleri kavga ettirmemeleri içinde bir telkin de bulunamadığım için bisikletime binip Lentekhi'ye doğru yola çıktım.

 Bir kaç km sonra Mazashi köyünden geçerken bu keyifli grup bana el salladı ve yanlarına çağırdılar. Genç kızın sayesinde ingilizce olarak biraz sohbet ettik.

Bisikletime binip giderken bir fotoğraf daha çekeyim diyorum. Parmaklarını makas şeklinde yapıp gözünü makasın arasına alacak şekilde elini yüzüne yakınlaştırıyor. Bu hareketi bilinçli yapıp yapmadığını merak ediyorum.
- Seyyah : Bu hareketin anlamını biliyor musun?
- Kız : Hayır. Televizyonda gördüm.
- Seyyah : Bu hareket, Şeytan'ın sembolü.
 Bunu duyan kızın yüzü üzgün insan halini aldı. Hoşçakalın diyerekten uzaklaştım.

Yo üstünde bir vargel görüyorum.


Shkara dağı tarafındaki eriyen buzulların oluşturduğu Tskhenistskali nehri büyük bir gürültü ile akıyor.

Girişinde 41 sayısının etrafında bir çember olan mavi bayraklı bir kereste imalathanesi gördüm. İşçilerle selamlaştık. Çağırdılar ama gitmedim.
Ve Lentekhi'ye varıyorum.

 Girişte lokal bir müze gördüm. Ama hava kararmaya yakın olduğu için gitmedim.

Şehre girdiğimde, bir evin önünde guest house tabelası gördüm. Yakındaki lokantanın sandalyelerden birine oturdum. Evdekiler yolu gözlüyor olacak ki, hemen bir genç yanıma geldi.
- Genç : Guest house ister misin?
- Seyyah : Ne kadar?
-Genç : 50 Lari. Sabah ve akşam yemeği var.
-Seyyah : Oooooo. Çok fazla. Ben müslümanım. Yemek istemiyorum.
-Genç : 35 Lari?
-Seyyah : 15 Lari?
-Genç : Olmaz.
-Seyyah : Çadırım var. Sorun yok.

Genç gittikten sonra lokantanın önüne bir araba geldi. Bir şeyler aldı. Bana dönerek otel ister misin? Evet ama otel değil, guest house istiyorum dedim. Tamam beni takip et. dedi. Hareket edecekken genç tekrar geldi. 25 lari olur dedi. Ben de olmaz diyerek tekrar pedal basmaya ve arabayı takip etmeye başladım. Araba bir anda gaza basıp gitti.  Bende şehir merkezine doğru gitmeye başladım.


Burası Lentekhi yerel yönetim binası.

Bayanın çıktığı sokağa giriyorum. Sokakta bir kuaför olduğunu görerek yaklaşıyorum. İçerdeki bir kaç bayanın pop yıldızı gibi süslendiğini görüyorum.Bu küçücük ilçede böylesi süslenme garip doğrusu.

Sokaktan tekrar çıktığımda, bana yol tarif eden Dacia Logan marka arabayı görüyorum. Yanına gittiğimde, guest house burada diyor. Aradan bir genç sıyrılıp guest house ister misin? diyor. Tabii diyorum. 30 Lari fiyat çekiyor. 20 Lari diyorum. Tamam diyor.
 Zviad ile tanışıyoruz ve beni evlerine götürüyor. Lentekhi'de kablosuz internet sadece bizde var diyor. Telefonumundan kablosuz interneti açtığımda hıza inanamadım. Hız 20 Mbit'lere ulaşıyor.
   Alttaki fotoğraftaki evin üst katına çıkıyoruz. Üst katta kullanılmayan büyük bir salon ve bir kaç oda var. Odamı gösteriyor. Oda 3 yataklı ve temiz. Güzel bir oda olduğunu söyleyerek kabul ediyorum. Alt kattaki yazlık mutfağın yanına bisikletimi bırakıp, yine mutfak karşısındaki banyoda duşumu alıyorum.
 ***Fotoğraf 13. güne ait, eve ait fotoğraflarıda kaybettiğim için bunu bırakmak zorunda kaldım.

Elbselerimi de değiştirip, kirlenen elbiseleri çamaşır makinesine atıyorum. Gerisini Zviad hallediyor. Fincanlık hazır çorbalardan bir tane yapıyorum.  David'in bana verdiği yumurtaları tavada pişirdim. Tahin ve domates eşliğinde yemeğe başladım.


Biraz sonra Zviad yanıma geldi. Yanında bir kız vardı. Beni tanıştırdı. Kim bu deyince aşkım dedi ve yanımdan uzaklaştılar. Yemeğimi bitirdiğim de Zviad tekrar yanıma geldi. Biraz sohbet ettik. Evin önünde atm'ye benzeyen faturaların ödendiği otomatik makinadan var. Gürcistan'da satın aldığım Beeline hattıma yüklemesi için 5 Lari Zviad'a verdim. Çünkü makina Gürcü'ce idi. Makina 20 tetri komisyon keserek 4,80 Lari'yi hattıma kredi olarak yüklendiği bilgisi mesajla geldi.

Zviad Tbilisi'de üniversite okuyormuş. Okulun tatil olması dolayısıyla Lentekhi'de ailesinin yanındaymış. Bizim bu binanın üst katı çok güzel burayı guest house'a çevirmek istiyorum. Nasıl müşteri çekebilirim? diyor. Google'de bir hesap açıyorum ve bir de sayfa açıyorum. Facebook'da da bir sayfa açıyorum. Yakın zamanda arama motorlarına girer diyorum.
Bu arada Zviad, biz aslında Facebook kullanmıyoruz. Vk.com var. Rus Facebook'u diyebiliriz diyor. Genelde onu kullanıyorum.
 Çamaşırlarda yıkanıyor ve makineden çıkarıp bahçeye asıyorum. Odama gidip yatmaya hazırlanırken ne olur ne olmaz diyerekten cüzdanımı yastık kılıfının içine koyuyorum. Cüzdan aşağı gelecek şekilde yastığı ters çeviriyorum. Telefonumdaki fotoğrafları onedrive kullanarak microsoft hesabıma yüklemeye başladım.
Daha sonra uykuya dalıyorum.


Bugün katettiğim yola ait harita ve yükseklik bilgisi.








Pedallayarak Gürcistan Macerası Devam Ediyor.



Önceki günkü yazım için buraya






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder