Google+ Pedallayarak Gürcistan 5.Gün 2.Bölüm Gori Stalin Müzesi (02.08.2014) - Seyyah-ı Sohbet

2 Ağustos 2014

Pedallayarak Gürcistan 5.Gün 2.Bölüm Gori Stalin Müzesi (02.08.2014)


   Bir önceki yazımda video eşliğinde Stalin müzesine gelmiştik. Şimdi birlikte gezelim. Müze bahçesine girdiğimde solunum sayım yüksekti. Biraz bahçede oturup soluklandım.












Yakındaki süpermarkete gidip maden suyu ve kek aldım. Burada marketlerdeki ürünlerin yaklaşık %50'si Türk menşeli. Tabii Türkiye'de aynı isimle satılıp gramaj ve kalitesi aşağıda olan ürünler de var. Ülker,şimşek,Karsa vb...
   Süpermarketten döndüğümde bankta iki turistin derin uykuda olduğunu görüyorum. Fotoğraf çekip çekmeme konusunda tereddüt ederken, arkadaşları benim fotoğraf çekeceğimi anlayarak hemen kızların yanına gelip poz verdi. Sessizce fotoğraflarını çektim.

Müzeyi gezmeye başlıyorum. Stalin 1878 yılında alttaki fotoğrafta koruma altına alınan kerpiç evde doğmuş. Müze sayesinde Gori'ye hatırı sayılır seviyede turist geliyor. Gori'de, bir de tarihi kale var. 
  Müzenin giriş kapısında Stalin heykeli sizi karşılıyor. Şehir meydanında bulunan büyük bir Stalin heykeli 2010 yılında yerinden kaldırılmış.
 Stalin'in elinin altındaki kitaba dikkat ediyorum ve düşünüyorum. Stalin gibi dünya'ya damga vurmuş insanların neden ellerinde hep kitap var. Acaba Allah'ın kitabına karşın, benim kitabım mı? diyorlar. 

Stalin müzesi önünde bir de çevresel video çekiyorum.

Müze giriş kapısı, kapının sağ tarafında gişeden bilet alıyorsunuz.

Giriş ücretleri. Ben, hem müzeyi gezip hem de treni görmek istedim ve 15 Lari ödedim.

   Gördüğünüz gibi artık ticari olarak ne kazanabilirim derdindeler. Hediyelik eşya reyonundan.


   Birkaç dakika bekledikten sonra rehber geliyor. Benim gibi bekleyen genç bir bayan ve erkek arkadaşı ile rehberi takip ediyoruz.  Üst kata çıkıyoruz.




  
  Rehber makineli tüfek hızında ezberlediği metinlerle Stalin'in hayatını anlatmaya başlıyor. Bir yandan da ben fotoğraf çekiyorum.

Stalin'in hayatı boyunca yaşadığı yerleri gösterir harita.



Devrimden önce bir evin altına yaptırdığı hücre evi. Burada gizliden gazete basarak yayınlıyormuş.


Ünlü Anarşist Kalandarishvili, Nestor Alexandrevitch, 1876-1922 

   Sanırım eli üşüdüğü bir gün elini koynuna koymuş ve fotoğrafçılara haberim yokmuş gibi çek panpa demiş. (Bu fotoğrafı gösterdiğim 20 yaşındaki bir gencin yorumu. Ben demedim o dedi.)
   Nizami mason duruşu denilen duruşta çekilen bir  fotoğrafı. 

Fotoğraf, SSCB 1937 yılındaki seçim zamanındaki bir provadan. Bizdeki 19 Mayıs provaları gibi diye içimden geçiriyorum.

Arka fonda bir Hidroelektrik santrali.




Bir başka rehber ziyaretçilere fotoğrafların hikayesini anlatıyor. Müzede Stalin'i anlatırken övgü dolu sözler  kullanmadıkları gibi yergi kelimeleri de kullanmıyorlar. Sonuçta ekmek tekneleri. Gözlemlerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki ülke genelinde 40 yaş üstü kişiler Stalin'i seviyor, komünizmi özlüyor ve eski SSCB'nin dirileceği günü iple çekiyorlar. Daha genç kuşak komünizm yerine şimdiki sistemi seviyor ve Rusya'dan hoşlanmıyorlar. Üniversiteli gençler, daha ileri gitmek ve zenginleşmek istiyorlar. Bunları yeri geldiğince anlatacağım. Dönelim müzeye. 

Bu fotoğrafın önüne geldiğimiz de rehbere şöyle dedim. Neden Churchill daha alçak bir koltukta oturuyor. Ne olacak ki dedi? Protokol kurallarına ters, sanki daha zayıf bir ülke gibi algılanıyor. Gruptaki turist kız, bana hak verdi. Doğru söylüyorsunuz dedi. Rehber dediklerimizi anlayamadı veya umursamadığı için Bilmiyorum dedi.. metinleri ezberlemiş bir papağan edasıyla devam etti.

   Bu tank maketi kurdurduğu tank fabrikası anısına hediye edilmiş. 
   Bunu anlatırken, rehber'e çok hızlı konuşuyorsunuz. Sanki bir makineli tüfek gibisiniz diyorum. Benim ve gruptaki kişilerin anadilimiz İngilizce değil. Söyledikleriniz kendi dilimize çeviriyoruz. Beynimiz çok fazla işlem yapıyor ve beynimiz şu an çok yorgun hale düştü diyorum. Lütfen yavaş anlatın. Diğerleri bana hak veriyor ve beni destekliyorlar.

   Etnografik müze kısmı bittiğinde, karşıda gözüken dar bir koridordan buraya ulaşıyoruz. Stalin öldükten hemen sonra aldıkları yüz maskı imiş. Burada gizli mesaj var.Neden bazı sütunlar kısayken bazıları büyük? diyorum. Normal insan davranışı simetrik olsun düşüncesiyle, eşitçe yükselen sütunlar yapardı. Sütunları saymaya başlıyorum. 7 küçük, 21 büyük sütun olduğunu görüyorum. Rakamları söylediğimde gruptaki genç kız yedi kollu şamdan diyor ve tarif ediyor. 
   Rehbere soruyorum. İnternet'te yazılanlara göre Stalin, Rotschild ailesinden birinin gayrı meşru çocuğuymuş. Sizce Stalin yahudi miydi? Hayır Cuğaşvili ailesindendir. diyor. 

 Devam ediyoruz. Lenin mozolesi. 1953 yılında Stalin öldüğünde, buraya konulmuş. Kruşçev'in emriyle buradan çıkarılıp kızıl meydandaki kremlin duvarı mezarlığına konulmuş. 



Metal tüpte bir devlet tarafından Pirinç tanelerine yazı yazılmış ve hediye olarak gönderilmiş.

Stalin'e gelen hediyeler.


   Çalışma ofisi





 Ayrı bir odada gazetecilik zamanı çalışma odası. Sol taraftaki oda ise 2008 yılında Rus savaşında ölenlerin anısına düzenlenmiş. Savaşta çekilen fotoğraflar var.

Müzenin avlusunda bulunan ve ayrı bir koruma binası inşa edilmiş Stalin'in doğduğu ev.

Evin içindeki sandık.



   Evin bodrum kısmı

Evi gezdikten sonra tren vagonuna doğru yöneliyoruz. Stalin gezilerinde bu vagonu kullanmış.





Vagonun elektrik panosu


Banyo kısmı, sol tarafta kapak kalkınca küvet ortaya çıkıyor.

Pedalli sifonu görünce bayağı iyi fikir diyorum.

   Çalışma kısmı. 

   Bu kısım trenin son kısmıydı ve artık inme vakti gelmiş ve tur bitmişti. Rehber geziyi nasıl buldunuz dedi. Ben pek beğenmedim Çünkü; siz çok hızlı konuştunuz ve söylediklerinizin yarısını anladım. Bu işi severek yapmıyorsunuz sanırım. Hemen anlatayım ve hemen gitsinler gibisiniz dedim.  Biraz mahçup oldu.
   Hoşçakalın diyerekten vagondan indim.

Stalin müzesinin binasındaki motifler

Pencere korkulukları

   Daha sonra müze bahçesinde oturarak, dünden mesaj yazdığım couchsurfing mesajlarıma baktım. Geri dönüş yok. Bu gece burada kalmayı düşünüyorum.
   Yanıma polonyalı maziec geldi. Bisikletiyle Gürcistan-Ermenistan-Gürcistan turu yapmış. Gece burada kalacak ve sabah kutaisi'ye doğru yola çıkacakmış. Hostel buldun mu? diye sordu. Hayır, couchsurfing hostlarına bir kaç mesaj  gönderdim ama dönen olmadı. Ben çok temiz ve yeni bir hostelde kalıyorum. İstersen oraya gelebilirsin. Gecelik 20 Lari dedi. Tamam gidelim dedim. Yol boyunca konuştuk. 

Yolda ilerlerken fırından börek kokusu geldi. Aç olduğum aklıma geldi. Sol üstteki haçapuriden aldım. Fırında çalışan bayanın yüzü sirke satıyordu. Paramı ödeyip haçapuriyi de paketletip ayrıldım.

   Guesthouse Hostel Kaliforniya'ya geldik. Alt katta berber olarak kullanılan yere bisikletimi bıraktım ve çantalarımı alıp hostele girdik. Hostel yeni tadilattan geçmiş. Yatacağım odaya ve banyoya bakıp fotoğraflarını çektim. Mutfakta oturup haçapuri'yi yedim. Maziech dışarı çıkmak istediğini söyledi ve gitti. Mutfaktaki kettleyi kullanarak su ısıttım ve yanımda taşıdığım sallama çaylardan bir tane içtim.

Hostelin yatak odası.

Hostelin banyosu, gayet temizdi.

Saat 15:00 gibi dışarı çıkıp kaleye doğru yürümeye başladım. Restore edilmiş evlerden oluşan bir sokaktan geçerek kaleye doğru gidiyorum. Gürcistan'da gördüğüm kadarıyla tarihi değeri olan yapılar yenilenip turizme kazandırılıyor veya konut olarak kullanılmaya devam ediliyor.

Gori kalesi gözüktü.






Kaleden kiliseyi tekrar çekiyorum.

Kaleden kuzeydoğu yönü. Uzakta gözüken toplu evler, 2008 yılında Rusya ile Gürcistan arasında yaşanan savaştan sonra, özerkliğini ilan eden Güney Osetya bölgesinden göç eden Gürcistan vatandaşlarına ait. Gürcistan vatandaşı dememin sebebi Gürcistan etnik olarak çok karışık bir ülke.

Ortada gözüken bina savaşta rus uçakları tarafından vurulmadan önce haberleşme merkezi imiş.

Gori kalesinden video

Fotoğrafın ortasından geçen yolun biraz ötesi Güney Osetya.

   Yerleşim yerinin bittiği noktadaki binalar rus uçakları tarafından vurulmuş askeri kışla yatakhanesi. Tepe ise mezarlık.



Kaledeki su kuyusu

  Kaledeki polisler. Yanlarına gittim, bir tanesi ingilizce biliyormuş. Bir saat kadar sohbet ettik. Polislerin security polis ve Kriminal polis olarak ikiye ayrıldığını söyledi. Kendisi askerlik görevini security polis olarak yapıyormuş. Silah, jop veya kelepçe taşımıyor, diğer polis silah taşıyor. Neden silah taşımadığını vediğer polisin neden silah taşıdığını soruyorum. O polis ben asker polisim diyor. Askerlik görevi genelde 1 yıl boyunca diğer polisle birlikte nöbet tutularak tamamlanıyor. 300 Lari maaşa karşın 2 gün çalışma 3 gün tatil yapıyormuş. Normal polisler 500 Lari civarında maaş alıyormuş. Ev kirası 200 Lari imiş. Eşi çalışmıyor, 1,5 yaşında bir çocuğu varmış. Nasıl geçindiklerini anlayamadım. Nasıl geçiniyorsunuz. Bu para size yetiyor mu? dedim. Hayır yetmiyor dedi.  Vedalaşıp ayrıldım.



  Ara sokaklardan tekrar şehir merkezine geldim. Bira festivali başlamış. 

  Bira festivalinde herkes oturmuş bira içiyor. Bira firmaları, kendilerinin yaptığı geleneksel şaraplarını içen Gürcülere birayı sevdirmeye çalışıyorlar. Bütün şehir burada sanırım bira ücretleri bu festivalde düşük. Gözlerim Kareli yolunda tanıştığım Ermeni aileyi arıyor ama göremiyorum.

Gürcü bir grup Latin müziği çalıp söylüyorlardı ve gayette başarılıydılar.

   Bir ara 10 yaşından küçük çocukların elinde bira bardaklarıyla içtiklerini gördüm. Çocuklar içerken polis yanlarına gidip festival alanının dışına doğru işaret etti. Sanırım buralarda içme git başka tarafta iç gibi bir şey söyledi. Çocuklar ellerinde biralarla festival alanı dışına çıktılar. Ailesi yanında olan küçük çocuklar zaten rahatça bira içebiliyorlar.

   Maziec'e denk geldim. Biraz konuştuktan sonra dondurma aldıp yedik. Bu dondurma 3,25 Lari tuttu. Büfeyi işleten bayana 50 Lari uzattım. Gözleri büyüdü. Bizim tabirimizle "Ne yapıyorsun sen beni mi öldüreceksin. Bu kadar büyük para olur mu?" gibisinden baktı. Anladım ki 50 Lari burada çok büyük para. Çantamdan bozuk paraları çıkarıp parayı denkleştirdim.

   Maziec ve ben bir de festivalde fotoğraf çekiliyoruz. Maziec'in sol elindeki işarete dikkat edin. Daha sonra anlatacağım.

İtfaiye aracı


   Eskiden stalin'in büyük bir heykeli bu binanın önünde dikiliymiş. 2010 yılında kaldırılmış. Tekrar yerine dikilecek denilmesine karşın hala dikilmemişti.




  Bu fotoğraflardan sonra maziec'in fotoğraf makinası için hafıza kartına ihtiyacı varmış. Sandisk hafıza kartlarını öneriyorum ve bilgisayarcılara doğru gidiyoruz. Bilgisayarcı dediğim küçük bir dükkan ve birkaç parça var. Bilgisayarcı dükkanı kapatmış Etrafa soruyoruz başka bilgisayarcı veya hafıza kartı satan yokmuş. 300 bin nüfusa yaklaşan şehirde ekonomi yerlerde sürünüyor demektir. Maziec festival alanına doğru gidiyor ben ise hostele dönüyorum.
   
   Hostele girecekken bisikletiyle gezen 16 yaş civarındaki Giorgi Ganjelashvili ile tanışıyorum. Giorginin birkaç fotoğrafını ve ön tekerleğini kaldırırken videosunu çekiyorum. Maalesef kaybettiğim fototoğraflar arasında onlar da var. Hostel sahibi marina hostelde, mutfağa geçip bir çay içiyorum. Çamaşırlarımı yıkamak istediğimi söylüyorum. Marina 5 Lari diyor. pazarlıkla 3 Lariye indiriyorum. Çamaşırlarımı makinaya yerleştiriyorum. Marina, makinayı çalıştırıyor ben de duşa giriyorum. 
    Duştan sonra maziec geliyor ve marina ile birlikte mutfakta sohbete başlıyoruz. Maziec anılarını anlatırken İran'a elindeki sion yıldızı yüzünden giremediğini söylüyor. 
-Marina : Sen yahudi misin?
-Maziec : Hayır sadece onlara hayranım. Kültürleri ve müzikleri çok hoşuma gidiyor.
Marina dudağını büküyor. Ben ise bizim kutsal kitabımız kur'an-ı kerim'e göre onların lanetli bir kavim olduğunu söylüyorum.
   Biraz sonra Marina'nın kocası geliyor. Atletik biri olduğunu söylüyor ama ben inanmıyorum tabii. Kocaman göbeği var. Yüzme antrenörü olduğunu söylüyor. 140 kiloyum ayağımı kapının üstüne vururum diyor. Hadi canım gibisinden tepki veriyorum. 
 Dediğini de yapıyor. 


  Marina'nın kocasına Stalin'i soruyorum. Stalin hayran'ı olduğunu yüzünden anlıyorum.
-Seyyah : Sence Stalin yahudi mi?
-M.E : Hayır o Cuğaşvili (Gürcüce de Shvili=oğlu demek) (Yani Cuğa'nın oğlu)
-Seyyah : Ama ben müzede bir çok yahudilikle alakalı sembolleri gördüm.
-M.E : Hayır hayır o gürcü. Yahudi olamaz.
 Eşi de dikkatlice dinliyor.
-Seyyah : Dünyada öne çıkan birçok liderin yahudi olduğunu veya yahudilerin propagandası ile yahudiymiş gibi fotoğraf pozları veriyorlar.
 Nizami mason duruşunun Tevrat'ta emredildiğini anlatıyorum. Bilmiyoruz gibisinden dudak büküyorlar.
   Sohbet devam ederken içeri biri giriyor. selam veriyor ve ocaktaki demlikte su ısıtıp şehriye benzeri hazır yemeği tabaklara döküp üstüne sıcak suyu döküyor. Tabakları herkesin önüne bırakıyor. Maziec nereli olduğunu soruyor. 
-İsrail'liyim diyor. 
Az önceki muhabbetimize dair soruyu ona yöneltiyor. Sence dünyadaki liderler yahudi mi?
İsrail'li böbürlenerek olabilir diyor. Alttan da sırıtıyor.
 - Seyyah : Zionist misin?
- İsrail'li : Evet. Tabii ki.
 -Sen nerelisin?
-Seyyah : Türkiye :) deyince yüzü geriliyor ve rengi atıyor. Korku tüm yüzünü kaplıyor. 
   Suçluluk duygusu hissedenlerde olduğu gibi hemen savunmaya başlıyor.
-İsrail'li : Aslında bizim Araplarla bir sorunumuz yok. Bizim ülkemizde yaşayan birçok arap ve Filistin'li var. Benim birçok arap arkadaşım var. Sorunu Türkiye çıkarıyor. Sorunu çıkaran ve teröristlere destek sağlayan Recep Tayyip Erdoğan'dır diyor.
 Ben dikkatlice dinliyor ve sabır ediyorum. İçimden de uçmak istiyorum ama deplasmandayız ve Ya sabır diyorum.
Sözü bitince sorumu soruyorum.
-Peki Gazze'de yaşayanlar için ne diyeceksin?
Bu sorum üzerine kızarıyor ve susuyor. Önüme bıraktığı tabağı alarak tezgahın yanında bulunan çöpe boşaltıyorum ve tabağı önüne sertçe bırakıyorum. Bozuluyor ve kalkıp gidiyor.
  Marina neden yemediğimi ve çöpe döktüğümü soruyor. İnsanları vahşice öldürenlerin yemeğini yiyemem diyorum.
   Marina çamaşırlarımın yıkanmış olduğunu söylüyor, ben de onları pencere dışındaki ipe asıyorum.  Yatakhane kısmına geçiyorum. Elektrik komütatörüne basıyorum. Yanlış bağlantı olduğunu görüyorum. Marina'nın eşine düğmelere basarak gösteriyorum. Evet yanlış bağlanmış diyor. Tornavida getiriyor ve yeniden bağlıyorum. Doğru çalışmaya başladığını gösteriyorum. Marina geliyor.Eşi durumu anlatıyor. Hayır.Doğru yanıyordu diyor. Yeni çalışma şeklini gösteriyorum. Evet eskiden yanlıştı diyor. O zaman bir akşamyemeğini hakkettim diyorum. Tamam diyor ve bana patates kızartması,salata ve köfte hazırlıyor. Evrensel bir meslek sahibi olmanın keyfini yaşıyorum. :)
 Yemek yerken yanıma oturuyor.
-Marina : Burayı yeni yaptık. 36.000$ para harcadım diyor. Türkiye'de daha ucuza mal olabileceğini söyledim. Gürcistan inşaat işçiliği fiyatları olarak pahalı bir ülkeymiş.
-Seyyah : Peki parayı nereden buldunuz?
-Marina : Bankadan kredi çektim.
-Seyyah : Kaç para olarak geri ödeyeceksiniz?
-Marina : 100 ayda 48.000$ olarak ödeyeceğim.
Türk bankalarında faizin daha düşük olabileceğini söyleyerek internetten Türk bankası sitesinden hesaplıyoruz. 40.000$ geri ödeme olduğunu görüyoruz. Ülkede faizlerin de yüksek olduğu anlaşılıyor.
-Seyyah : Demek ki sizin ülkenin ekonomisini emen bir grup var. Zaten sizin ekonominiz çok garip. Sizin ülkeniz hala nasıl ayakta anlayamıyorum.
-Marina: Evet, kimsede para yok. Peki ben müşteriyi nasıl artırabilirim?
-Seyyah : Buraya gelen herkese çok ilgili davranın insanlar evlerinde gibi rahat olsunlar. Facebook ve               Google+ sayfası açınız. Reklam için herkesle fotoğraf çektirip, sayfalarınıza yükleyiniz.
-Marina : Peki sen sayfaları düzenler misin?
-Seyyah : Tabii ki 
 Facebook sayfalarını düzenliyorum. Çeşitli web sayfalarına kayıt yapıyorum.
-Marina : Sabah kahvaltısını da hak ettin.
  Akşam yemeği ve sabah kahvaltısını da bedavaya getirdik diyorum.
Saatin 23:00 olduğunu görüyorum. Uyku vakti diyorum. Uyumaya gidiyorum.










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder